Motivasyon
Makine öğrenmesi, veriden otomatik olarak değerli bilgiler çıkaran algoritmalar tasarlamayla ilgilenir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli kelime “otomatik” tir; yani makine öğrenmesi, birçok farklı veri kümesine uygulanabilen ve anlamlı sonuçlar üreten genel amaçlı yöntemlerle ilgilenir. Makine öğrenmesinin temelinde yer alan üç ana kavram vardır: veri, model ve öğrenme.
Makine öğrenmesi doğası gereği veri odaklıdır; bu nedenle veri, makine öğrenmesinin merkezinde yer alır. Makine öğrenmesinin amacı, belirli bir alana özgü uzmanlığa fazla ihtiyaç duymadan, veriden değerli örüntüleri (pattern) çıkarmak için genel amaçlı yöntemler tasarlamaktır.
Örneğin, geniş bir doküman koleksiyonuna (örneğin, birçok kütüphanedeki kitaplar) sahip olduğumuzu düşünelim. Makine öğrenmesi yöntemleri, bu dokümanlarda yaygın olarak paylaşılan konuları otomatik olarak belirlemek için kullanılabilir.
Bu hedefe ulaşmak için, genellikle veriyi üreten sürece benzer şekilde modellenen yapılar tasarlarız. Örneğin, bir regresyon probleminde model, girdi değerlerini gerçek sayılarla ifade edilen çıktılara eşleyen bir fonksiyon tanımlar.
Mitchell’in (1997) ifadesini yorumlayarak söyleyecek olursak:
Eğer bir model, veriyi dikkate aldıktan sonra belirli bir görevdeki performansını artırıyorsa, o modelin veriden öğrendiği söylenebilir.
Burada Tom Mitchell’ın ifadesini kitabı okumayanlar için iyice detaylandıralım:
Tom Mitchell, makine öğrenmesi alanında önemli bir araştırmacıdır ve 1997’de yazdığı “Machine Learning” adlı kitabında makine öğrenmesini şu şekilde tanımlamıştır:
“Bir bilgisayar programı, belirli bir görev T üzerinde, performans ölçütü P’ye göre, deneyim E’den öğrenerek performansını artırıyorsa, o zaman programın T’yi öğrenerek geliştirdiği söylenir.”
Bu tanımın açılımını şöyle düşünebiliriz:
- T (Görev – Task): Modelin gerçekleştirmesi gereken iş. Örneğin, bir e-postanın spam olup olmadığını belirleme, görüntüdeki nesneleri tanıma veya bir borsa tahmini yapma.
- P (Performans Ölçütü – Performance Measure): Modelin başarısını ölçen kriter. Örneğin, bir sınıflandırma modelinde doğruluk oranı, bir regresyon modelinde hata metriği gibi.
- E (Deneyim – Experience): Modelin eğitim verisinden elde ettiği bilgi. Yani geçmiş verilere dayalı öğrenme süreci.
Bu tanıma göre bir model, veriden öğrenmiş sayılabilmesi için belirli bir görevde (T), performans ölçütüne (P) göre, deneyim kazandıkça (E) daha iyi hale gelmelidir.
Örneğin:
- Bir e-posta sınıflandırma modeli, spam ve normal e-postaları ayırmak için tasarlanmış olsun (T).
- Modelin başarısı, doğru tahmin oranı ile ölçülüyor olsun (P).
- Eğer model, daha fazla e-posta örneği ile eğitildikçe spam tespitinde daha başarılı hale geliyorsa (E), o zaman model gerçekten “öğreniyor” demektir.
Buradaki temel amaç, henüz karşılaşmadığımız veriler üzerinde de iyi genelleme yapabilen modeller bulmaktır, çünkü gelecekte ilgileneceğimiz veriler bunlar olabilir. Öğrenme, modelin parametrelerini optimize ederek verideki desenleri ve yapıları otomatik olarak bulmanın bir yolu olarak düşünülebilir.
Makine öğrenmesi birçok başarı hikayesine sahip olsa da ve zengin, esnek makine öğrenmesi sistemlerini tasarlayıp eğitmek için yazılımlar kolayca erişilebilir durumda olsa da, makine öğrenmesinin matematiksel temellerinin anlaşılmasının son derece önemli olduğuna inanıyoruz.
Bu temel prensipleri kavramak, şu konularda bize büyük avantaj sağlar:
- Yeni makine öğrenmesi çözümleri geliştirmek,
- Mevcut yaklaşımları anlamak ve hata ayıklamak,
- Kullandığımız yöntemlerin temel varsayımlarını ve sınırlamalarını öğrenmek.
Özetle, makine öğrenmesini sadece uygulamalı bir araç olarak görmek yerine, altında yatan matematiksel prensipleri öğrenmek, daha sağlam ve bilinçli çözümler üretmemizi sağlar.
Bu yazıda neden matematiksel altyapıya odaklıyoruz kısmını anlatmaya çalıştım, bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
İyi kodlamalar.





